Obstetride Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Obstetri Tedavisi Gebelik dönemi kadınların hay...
Amerikalı fizyolojist Gregory Pincus tarafından, 1955 yılında progestin ile yumurtlamanın baskılanabildiği açıklanmış ve kontrol haplarının öncülüğü yapılmıştır. Böylece, östrojen ve progesteron içeren doğum kontrol hapları ile, kadındaki yumurtlama baskılanarak yumurtlama kontrol altına alınmaktadır.
Doğum kontrol hapları temel olarak, yumurtlamayı engellemekte ve böylece, sperm ile yumurtanın birleşmesini engelleyerek gebelik oluşumunun önüne geçmektedir.
Doğum kontrol hapları; monofazik ve multifazik olmak üzere 2 çeşide sahiptir. Monofazik doğum kontrol haplarında, kutudaki her bir hapın hormon oranı eşit nitelikte olmaktadır. Multifazik doğum kontrol haplarında ise, kullanılan ilk 7 hapın içeriği ve sonraki 7 hapın hormon miktarı farklılık göstermektedir.
Doğum kontrol haplarının eski nesil haplarında, 50 ila 80 mikrogram östrojen bulunmaktaydı. Ardından bu oran azaltılarak, 30-30 mikrograma kadar indirilmiş, günümüzde ise bu oran 20 mikrogram olarak belirlenmiştir. 30 ve daha az mikrogram östrojen içeren doğum kontrol hapları, düşük doz doğum kontrol hapları olarak adlandırılmaktadır.
Gebelik, kadının yumurtalıkları tarafından üretilen yumurtanın erkek sperm hücresiyle birleşmesi sonucu, döllenmenin gerçekleşmesidir. Doğum kontrol hapları ise, normal gebeliğin önlenmesi yöntemlerinin başarısız olmasının hemen ardından kullanılmaktadır.
Doğum kontrol hapları, normalde kadın yumurtalıkları tarafından üretilen hormonlar gibi çalışmaktadır. Normal koşullarda gebe kalınmasıyla vücut tarafından hamilelik hormonları üretilerek yumurtalıkların yumurta üretmesi engellenmektedir. Doğum kontrol hapları, gebelik döneminde vücut tarafından gerçekleştirilen bu etkinin benzeri bir etki oluşturarak yumurtlamayı önlemektedir. Doğum kontrol hapları yoluyla, vücuda dışarıdan hormon verilmekte ve vücudun hormon kontrolü ele geçirilerek yumurtlama engellenmektedir. Yumurtlamanın gerçekleşmemesinin bir sonucu olarak, sperm ile yumurta birleşmemekte, böylece gebelik gerçekleşmemekte ve önlenebilmektedir.
Doğum kontrol haplarının düzenli bir şekilde, hatta mümkünse her gün aynı saatte ve periyodik olarak kullanılması, koruyuculuğunun daha etkili olmasını sağlamaktadır.
Doğum kontrol hapları, gebelikten 7 gün 24 saat koruyucu etkiyi, %92-99 oranında göstermektedir. Bu doğrultuda doğum kontrol haplarının vücuttaki etkilerini şu şekilde sıralayabilmekteyiz;
Doğum kontrol haplarının tamamen geri dönüşümlü etkileri söz konusudur. Bu bakımdan, doğum kontrol hapının kullanımının bırakılmasıyla birlikte, adet düzeni eski haline dönmekte ve gebelik planlanabilmektedir.
Doğum kontrol hapları, polikistik over sendromu, endometriozis, ağrılı adet görme ya da adet görememe, premenstrüel sendrom ve akne tedavisinde etkili sonuçlar veren uygulamalar olarak kullanılmaktadır.
Doğum kontrol hapları kullanılmaya başlanmadan önce, gerekli muayenelerin yapılması, tansiyon ölçümü, idrar tahlili, pelvik muayene ve smear testinin uygulanması gerekmektedir. Bununla beraber, karaciğer fonksiyon testlerinin ve meme muayenesinin yapılması gerekmekte, bu doğrultuda ortaya çıkabilecek yan etkilere karşı yöntem değişikliği gerçekleştirilebilmelidir.
Her ilaç gibi doğum kontrol haplarının da yan etkileri görülebilmektedir. Bu bakımdan doğum kontrol hapı kullanımıyla ortaya çıkabilecek olumsuz etkileri ya da durumları şu şekilde sıralayabilmekteyiz;
Doğum kontrol haplarının doğumdan sonraki ilk 6 hafta kullanılmaması önerilmektedir. Bunun yanı sıra, hipertansiyon, iskemik kalp hastalığı, meme kanseri, nörolojik semptomlarla birlikte migren, komplikasyonlarla birlikte diyabet rahatsızlığı bulunan ya da karaciğer tümörü tespit edilen kişilerin doğum kontrol hapı kullanmaması gerekmektedir.